Evinizin karşısındaki bir okulun, mezarlığın yada radyoelektrik santralin yaşamınızı nasıl etkilediğinin farkında mısınız?
Enerji konusu günümüzde en çok dikkat çeken konuların başında geliyor. Bundan elli yıl öncesinde daha sigaranın zararları kanıtlanmamışken bugün radon ve gama ışınlarının kansere sebep olduğu bilimsel olarak kanıtlandı. 20. yy’da quantum fiziğinin keşfi enerji konusunda çığır açtı ve her şeyin enerji bakımından birbiriyle bağlantılı olduğunu kanıtladı. Bu da feng shui’nin prensiplerine bilimsel kanıt oldu. İşte feng shui ile maddesel olarak beş duyu organımızla algılayamadığımız ama varlığı kesin olan bu enerjilerden olumsuz olanları olumluya çevirmeye çalışıyoruz. Bunu yaşadığınız, çalıştığınız ve bulunduğunuz tüm ortamlarda yapıyoruz. Böylece daha sağlıklı, dinç, enerjik dolayısıyla mutlu ve huzurlu yaşama şansınız oluyor.
Peki feng shui serüveni nasıl başladı? Bundan 5000 yıl önce Çin’de şimdinin bilim adamları sayılabilecek gözlemciler doğanın dairesel dönüşüm hareketini fark ettiler ve bunun bizi nasıl etkilediğini incelemeye başladılar. Doğayı incelerken tek tek parçalara değil bütünün tamamına baktılar ve tüm parçaların uyum içinde birbiriyle bağlantılı olduğunu gördüler. Köylerini inşa ederken doğanın büyük enerjik gücüyle mücadele etmektense ona en sağlıklı uyumu gösterecek yöntemleri belirlediler. Ve bunu matematiksel formüllere döktüler. Evlerini olumlu enerjileri alacak şekilde yönlendirdiler. Zaman ilerledikçe mobilyalarını yerleştirirken de aynı formülleri kullandılar. Sonuçlar olumluydu. Milyonlarca kez denendi ve her seferinde olumlu sonuçlar alındı. Feng shui böylece master’lardan (ustalardan) öğrencilerine nesillerden nesillere aktarıldı.
Ülkemizde hızla yaygınlaşan feng shui Avrupa ve Amerika’da çılgınlık boyutuna ulaştı ve bir sektör haline geldi. Binalarını feng shui’ye göre inşa ettiren şirketler arasında British Airways, Citibank, Coca-Cola, Ford Motors, Hewlett-Packard, Marks and Spencer, Motorola, Panasonic, Shell, The Body Shop, Universal Studios, The Trump World Tower var. Bill Clinton, Madonna, Oprah Winfrey ve Steven Spielberg evlerini feng shui’ye göre tasarlattılar. İç mimarlar teker teker feng shui eğitimi alıyorlar.
Bende iç mimar olarak bu gelişmelere kayıtsız kalamazdım. Mesleğimin ilk sekiz yılını feng shui bilmeden icra ettim. İtiraf etmem gerekir ki feng shui’den önce bir evin psikolojisi olacağını düşünemedim. Hasta ve sağlıklı evler olacağı ve tedavi edilebileceği konusunda bir fikrim yoktu. Yaratıcılık ve estetik arzusuyla müşterimi de memnun ederek projeyi tamamlayınca kendimi başarılı sayıyordum. İçimden bir ses bir şey eksik diyordu, ruh gibi, işte o enerjiymiş. Artık her bireyin farklı bir enerjisi, doğaya olan farklı ihtiyacı olduğununun farkındayım. İncelemelerden sonra neyin ona iyi geleceğini biliyorum. Artık insanların hayatlarını geliştiren ve rahat yaşayıp çalışabilecekleri mekanlar tasarlıyorum ve feng shui’ye bunun için çok şey borçluyum.
SO © 2013 Her hakkı saklıdır. Sitedeki yazılar izinsiz ve kaynak belirtmeden başka yerde yayımlanamaz. Ancak yazıları yazar ismi ve kaynak belirterek ya da siteye link vererek paylaşabilirsiniz.